Mutlu bir görüş günü olabilirdi? Lütfü Bey 45 dakikalık görüşe kızının kocaman gülümsemesini yerleştirebilir, sevinsin diye çikolatalar verebilirdi. Hicran Hanım eşine motive edici konuşmalar yapabilirdi. Özlem bir nebze olsun giderilebilirdi… Ancak hiç biri olamadı. Görüş yolunda yine bir sürü can kayıpları oldu. Hicran Hanım ve yakınları cezaevine giderken trafik kazası geçirdi. Kaza da Hicran Hanım, abisi ve 3 yeğeni vefat etti.
Hicran Hanım’ın eşi Lütfü Bey bütün bu olanları koğuşunda televizyondan öğrendi. Sadece biran durun ve düşünün! Aileniz kaza geçiriyor, yardım etmeye koşamıyorsunuz, arayıp durumlarını soramıyorsunuz. Dört duvar arasında sıkışmış kalmışsınız. Tarifi çok zor bir acı…
Peki 3 yaşındaki Erva? Babası ile daha 20 günlükken ayrılmış, baba şefkati nedir tadamadan, birde annesiz kalmıştı.
Bazı çocuklar annelerinin öldüğünü anlamaz hep umutla gelmelerini bekler. Bu durum Erva için öyle olmamıştı. Kaza sonrası annesinin ağzından kan geldiğini görmüştü. Herşeyin farkında olan minik yavru annesinin öldüğünü haykırıyor çaresizce…
Lütfü Bey hayat arkadaşını toprağa verip, kızını teselli ettikten sonra cezaevine gönderildi. Acılı eşin dört duvar arasında tutunacak dalı yok. Kızı ona, o kızına iyi gelecek. Yaralarını birlikte onaracaklar. Vaziyeti görmemek vicdanları kaskatı kesildiğini gösteriyor.
İnşaAllah son bitip giden canlardır!
Görüş yolunda nice kardeşlerimizi kaybettik. Ama hiç birinden ders almadılar! İnsanlar gerekçe gösterilmeden hapsedildikleri yetmezmiş gibi birde ailenin bulunduğu ilden çok daha uzak illere cezaevlerine gönderiliyor. Görüş yolunda da can kayıpları kaçınılmaz oluyor.
Nasıl bir vicdan, adalet terazisi ki yaşanılanları izlemekle yetiniyor? Görenlerde “oh olsun “diyor. Allah’ın(c.c.) adaleti herşeyin üzerinde. Rabbim biran evvel zalimin zulmünü sonlandırsın inşaAllah.
Betül Yılmaz
post hakkında tartışma