Muzaffer Özcengiz Hoca’yı 1990’ların başında İzmir Balçova’daki Uğur Yurdu’ndan hatırlarım. Oranın müdürüydü. Tiril tiril giyinir, misafirlerini yurdun girişinde tebessümle karşılardı. Onun idaresindeki yurt başka yurtlarda göremeyeceğimiz kadar temiz, tertipli, düzgün olurdu. Misafirleriyle tek tek ilgilenirdi.
Beraber bazı toplantılara katılırdık. Söz almadan önce kendisini toparlar cümlelerini nezaketle tasarlar, kimsenin hakkına tecavüz etmemek için sağına soluna bakarak söz alır ve öyle konuşurdu. Söz aldıktan sonra da düşüncelerini özenle seçilmiş cümlelerle açıklardı. Birilerini kırmak, birilerine kabalık etmek en çok korktuğu şeydi. Ortada olan işleri sahiplenir, kim var denilmeden ve sağına soluna bakmadan “ben yapabilirim” diyerek sorumluluk alırdı. Aldığı işleri titizlikle takip etmeye çalışır; işle ilgili konunun her seviyedeki muhataplarını bilgilendirirdi.
Yıllar sonra Ankara’da bir kaç defa daha görüştük. Nezaketinden, tebessümünden, temiz ve iyi giyimli halinden bir şey kaybetmemişti. Fedakar, vefalı, kaliteli bir eğitimci, beyefendi, gayretli bir kişilikti. 15 Temmuz’dan sonra tutuklamışlar. “Darbe”yle, “terör”le uzaktan yakından alakası olamayacak Muzaffer öğretmene “darbeci”, “terörist” demişler. Yüksek tansiyonuna, hastalıklarına rağmen 2.5 yıl hücrede tutmuşlar, adeta ölüme sürüklemişler. Sonunda Çorum cezaevinde tek kisilik hücrede kalp krizi geçirmiş ve yüreği bu zulme, tecride daha fazla dayanamayıp durmuş.
Güzel insanları diri diri betonlara gömüyorlar. Betonlar değil, betonlaşmış kalpler öldürüyor onları. İnsanların hissizliği, ilgisizliği, adam sendeciliği, “bana dokunmayan yılan bin yaşasın” tutumu öldürüyor duyarlı insanları.
Güzel insaların yüreği tahammül edemiyor yaşananlara, yapılanlara. Taşıyamıyorlar bu ağır yükü. Ve birer birer göçüyorlar baki aleme.
Muzaffer hocama Allah rahmetiyle muamele etsin. Mekanı cennet olsun. Geride kalanlara, dostlarına sabırlar versin.
Hastalıkları olmasına ve “insaniyet namına” diyerek cezaevi yönetiminden hücreden alınıp çoklu koğuşa konmayı talep etmesine rağmen Muzaffer hoca dikkate alınmadı; ölüme gönderildi. O mektubunun son sayfası ektedir.
post hakkında tartışma