Bediüzzaman, Müzemmil Suresi, on yedinci ayetteki “çocukları ak saçlı ihtiyarlara çevirecek bir gün” ifadesini hatırlatarak, “Harb-i Umumîyi gören ihtiyardır.” der.
Bunu söylerken henüz kırklı yaşlarındadır. Fakat Rus esareti ile şartlar o denli ağırlaşmıştır ki, kendini seksen yaşında hisseder.
Ona göre, herkesin bu dünyada “biricik” yaratılmış olmasından kaynaklanan özel, koca bir dünyası vardır.
Aile ve toplumsal bağlar, sevgi, şefkat, ihtiyaç gibi sebeplerle birbirinin içine girmiş dünyalardır bunlar.
Fakat herkesin hususi dünyasının direği, kendi hayatıdır. Ne vakit birileri o direği yıksalar hususi dünyamız çöker, kıyametimiz kopar.
Zannediyorum her gün bir yenisini yaşadığımız, onlarcasını okuyup dinlediğimiz, iliklerimize kadar işleyen hikâyelerin “yaşlandırmadığı” bir ehl-i vicdan kalmamıştır.
Mağduriyetlerden biri bile insanın belini bükecek, saçlarına ak düşürecek kadar dehşetliyken binlercesine şahitlik ediyoruz.
Ölmemek, sağlığımızı yitirmemek, yana yana kül olmamak için dinlemekten ve anlatmaktan kaçındığımız mağduriyet hikayeleri.
Bir kelime ile bile olsun kalplerini kırmaktan sakındığımız muhteremlerin dünyalarını başlarına yıkan, bastıkları toprağı gözlerimize sürme diye çekeceğimiz azizelerin kıyametlerini koparan mazlumiyet hikâyeleri…
Doğum tarihlerimizin hükmü yok artık.
Hükmü yok çocukluğumuzun, gençliğimizin.
Değil mi ki kayıpların, kalpten taşan ızdırapların ya da demir parmaklıkların arkasından bakıyoruz dünyaya.
Yüreğimizdeki acıyla uyuyup uyanıyoruz.
Hepimiz ihtiyarız…
EMİNE EROĞLU
post hakkında tartışma