Daha iki buçuk aylık bir bebekti Mahir. Ege’nin buz gibi sularında bitti bir kelebek kadar kısacık ömrü. Geride anne ve babasıyla çektirdiği bir resim kaldı.
Cevf nedir bilir misiniz?
İç boşluğuna “cevf” denir Türkçe’de. Bir hadis-i şerifte vefat eden ruhların yeşil kuşların cevfine girip cennette gezdiklerini belirtir. Tuyurun ve Hudrun ismi buradan gelir.
Tirmizi’nin Cenaiz bahsinde (36) şöyle bir kurgusal diyalog aktarılır:
“Bir kulun çocuğu öldüğü zaman Allah Teâlâ meleklerine:
– Kulumun çocuğunun ruhunu mu aldınız, buyurur. Melekler:
– Evet, derler. Allah Teâlâ:
– Kulumun gönül meyvesini (ciğerparesini) mi kopardınız, buyurur. Melekler:
– Evet, derler. Allah Teâlâ:
– Peki, kulum ne dedi, buyurur. Melekler:
– Sana hamd etti ve ‘innâ lillahi ve innâ ileyhi râciûn’ diye istircâda bulundu, derler.
Bunun üzerine Allah Teâlâ:
– O halde kulum için cennette bir ev yapın ve adını da “hamd evi” koyun, buyurur.”
Bir başka ayeti ilk okuduğumda büyük bir şok yaşadım. Bizzat Kur’an-ı Kerim “Allah’a eziyet edip incitmekten bahsediyordu.
Allah’ı incitmek, Celle Celalühü’ya eziyet etmek nasıl mümkün olabilirdi.
Gerçi ayet “ve” bağlacıyla Hz. Peygamberi de ekliyordu lakin yine de son derece açıktı ifade: “Şüphesiz Allah ve Resûlünü incitenlere, Allah dünya ve ahirette lânet etmiş ve onlara aşağılayıcı bir azap hazırlamıştır.” Ahzab/57
Elmalılı merhum, ayeti tefsir ederken incitmek ve eziyet kelimesinin “tabiri mecaz” olduğunu söyledikten sonra şöyle diyor: “Allah’ın razı olmayacağı fiiller yapan veya Allah’ın sevdiği kullarına eziyet eden demektir.”
Keza Tekvir suresi 8/9. Ayet yine tüyler ürpertici bir gerçeği zaman ve coğrafya aşarak örnekler: “ve diri diri gömülen kız çocuklarına ‘hangi günahla öldürüldü?’ diye sorulduğu zaman..”
Eskinin zalimleri diri diri toprağa gömermiş çocuklarını…
Günümüz zalimleri ise nehir ve deniz sularına gömüyorlar vicdanlarında milim titreme olmadan.
Ve zalimin alkışçıları en ufak bir merhamet kırıntısı bile taşımadıklarını “Büyüseler terörist olacaklardı, iyi ki öldüler” diye yorum yapıyor zalimce…
Bu kadar kötülüğü daha ne kadar süre taşır yerküre bilemiyorum.
Bildiğim eskinin zalimlerinin vicdanen günümüz zalimlerinden birkaç adım daha önde olduğu.
“Mü’minlerin kablel bülûğ vefat eden evlâtları, Cennette ebedî, sevimli, Cennete lâyık bir surette, daimî çocuk kalacaklarını; ve Cennete giden peder ve validelerinin kucaklarında ebedî medar-ı sürurları olacaklarını; ve çocuk sevmek ve evlât okşamak gibi en lâtîf bir zevki, ebeveynine temine medar olacaklarını; ve herbir lezzetli şeyin Cennette bulunduğunu; “Cennet tenasül yeri olmadığından, evlât muhabbeti ve okşaması olmadığını” diyenlerin hükümleri hakikat olmadığını; hem dünyada on senelik kısa bir zamanda teellümatla karışık evlât sevmesine ve okşamasına bedel, sâfi, elemsiz, milyonlar sene ebedî evlât sevmesini ve okşamasını kazanmak, ehl-i imanın en büyük bir medar-ı saadeti olduğunu, şu âyet-i kerime, “Ebediyen yaşlanmayacak çocuklar.” cümlesiyle işaret ediyor ve müjde veriyor.”
Nazım Hikmet Hiroşima’da ölen çocuklar için 1956’da kaleme almış “Kız Çocuğu” şiirini ve şöyle bitirmiş:
“Çalıyorum kapınızı/ teyze, amca, bir imza ver. / Çocuklar öldürülmesin/ şeker de yiyebilsinler…”
“Göze görünmez ölüler” diyor şair ve Nazım, “Büyümez ölü çocuklar!” diyor yürek rendeleyen bir rikkat ile.
Bir vicdansızlar çağına düştük ki sormayın…
Zalimin bu kadar pervasız, yardakçısının bu kadar arsız ve duyarsız olduğu başka bir dönem var mı inanın bilemiyorum.
Bildiğim şu; büyümüyor ölü çocuklar…
M.NEDİM HAZAR
post hakkında tartışma