İki yıl önce KHK ile ihraç edilen öğretmen Aslan Durman, bir inşaatın çökmesiyle hayatını kaybetti. Sevdiğine doyamayan öğretmen eşi öfkeli: “Bütün yolları kapattılar. Saz çalan insandan ne kötülük gelir?”
Her zamanki akşamlardan biriydi. İşten geldikten sonra yemek yapılıp yenmiş, üç yaşındaki oğulları çoktan uykuya dalmış, çay-kahve eşliğinde arkadaşlarıyla sohbet ediyorlardı. Memleket meseleleri, o gün başlarından geçen olaylar, hayaller, planlar konuşulurken arada, istek üzerine adam bağlama çalıp türkü söylüyor, isteyen eşlik ediyordu. Kadının telefonu çaldı, arayan öğretmen arkadaşlarından biriydi. “Az önce yeni bir liste yayınlandı, Aslan’ın da ismi var” diyordu. Türküler sustu. Hemen haberler açıldı, resmi gazetenin sitesine girildi, listeler tarandı. Evet, 2324. sırada Aslan Durman – Öğretmen – Şanlıurfa Viranşehir, yazıyordu. 686 sayılı KHK (Kanun Hükmünde Kararname) ile Kamu Görevinden Çıkarılanlar… 7 Şubat 2017, Salı, saat 23.30 civarıydı.
Şimdi, eşini toprağa verdikten günler sonra o geceyi anlatan Çiğdem Durman, “Bir anda hayatımız tepetaklak oldu” diyor. 40 yaşında kaybettiği eşiyle tanışmalarını, ailelere rağmen nasıl evlendiklerini, çocuklarına nasıl özenle baktığını anlatırken, sevdiği adam bütün neşesi ve coşkusuyla yanımızda beliriveriyor.
Mardin Kızıltepe’de tanışırlar. Yıl 2005. Çiğdem sözleşmeli öğretmen olarak göreve başlar, Aslan müdür vekilidir. Bağlama çalıp türkü söyleyen genç, yakışıklı, idealist bir eğitimci. “Bana söylediği bir şey yoktu, sadece gözleri konuşuyordu ve bağlamasından çıkan ses…” Kısa sürede bağlanırlar birbirlerine. Çiğdem, Arap Alevisi Hataylı bir ailedendir. Dışarıya kız vermeyen, kapalı bir toplum yapısı vardır. Aslan Urfa Viranşehirli bir Kürt genci. “İki buçuk yıl ailemle görüşmedim, babam son ana kadar diretti. Baktılar ki vazgeçmiyoruz, kabullendiler. 2008’de evlendik.”
Gençlerin inadı, baskıcı gelenekleri dize getirmiştir. İlk çocuklarına isim düşünürken bunu gözetirler; yaşadıkları zorluklar unutulmasın ama bir daha da yaşanmasın diye Armin koyarlar adını. Barış ve özgürlük yanlısı demektir. Sahiden de torun gelince aileler daha bir kaynaşır. Her akşam bağlama çalıp şarkı söyleyerek oğlunu uyutan damadı tanıdıkça sever gelinin ailesi. Katı kurallar gevşer, Arapça, Kürtçe türküler söylenir evde.
Durman çifti kendi hayatlarında, toplumun en küçük biriminden başlayarak barışı tesis ederken ülkede kaygı verici olaylar yeniden başlar ve giderek tırmanır. Patlayan bombalar, katliamlar, sokağa çıkma yasakları… Darbe girişiminden sonra olağanüstü hal ilanıyla büyük bir kıyım başlar. Kısa zamanda anlaşılır ki, hiç kimse bu kıyımdan muaf değildir. Tek sayfalık bir yazıya eklenen listelerle, binlerce insan işinden ihraç edilmekle kalmaz, adeta hayattan men edilir.
40 yaşındaki Aslan Durman, o binlerce kişiden biri. Neden ihraç edildiğini bile öğrenemeden geçen iki yıldan fazla sürede, Eğitim-Sen’deki meslektaşlarıyla birlikte mücadelesini sürdürürken bir yandan da üniversite sınavlarına girer. Hukuk okuyacaktır, Kıbrıs’taki üniversiteye puanı yeter ama yurtdışı yasağı da konduğu için gidemez. Karısı çalışırken evde boş duracak biri değildir, hep bir şeyler yapar. Ailesinin Viranşehir’in Göktepe köyünde toprağı vardır, pamuk ve buğday yetiştirirler. Tarlada çalışmaya gider; eve bir katkısı olacaksa hak etmelidir. Bu esnada kızları Eylül dünyaya gelir, sorumlulukları daha da artmıştır.
14 Nisan Pazar günü önce sosyal medya, sonra haber sitelerine düşen başlık, bu inatçı, hayat dolu ailenin trajedisini bir cümleye sığdırır: “KHK ile ihraç edilen öğretmen çalıştığı inşaatta hayatını kaybetti.”
Yakınlarının verdiği bilgiye göre Aslan Durman, inşaatta çalışmaya gitmemiş, ailesinin arazisinde altı ambar, üstü ev olarak inşa edilen binada, o gün babası ve dayısıyla beraber ustalara projeyi gösteriyormuş. Çalışıyor da olabilirdi, bunun bir önemi yok. Eğitim-Sen’den arkadaşının dediği gibi, “mesleğini yapıyor olsa o gün bir kursta olabilirdi, açık öğretim sınavlarında görevli olabilirdi, enkazın altında olmazdı”…
Eşinin yokluğuyla nasıl başa çıkacağını bilemeyen Çiğdem Durman’ın söyledikleri ise KHK zulmüyle binlerce insana yaşatılanların özeti:
“Eşimin 15 yıllık emeği bir günde heba edildi. Ne için? Belli değil. İnsanlar FETÖ’den mi gitti diye soruyor, bu daha da kahredici. Mesleğini yapacak imkân yok, bütün yolları kapattılar. İhraçtan sonra köye daha çok gitmeye başladı. ‘Bir işe yarayayım’ diyordu. Borç harç, krediyle ev almıştık, o gün tarlaya giderken bu ayın kredisini öderim dedi. Psikolojik olarak da çöküyor insan. İhraçtan sonra aylarca bağlamasına dokunmadı. Kızımız doğduktan sonra ilk kez aldı eline. ‘Ne ağlarsın benim zülfü siyahım’ı çalıp söylemeye başladı. Babasından ‘çıma yare çıma’yı dinlemeden uyumayan oğlum, artık sevmiyor o şarkıyı… Çocuklarına benden daha fazla ilgiliydi. Az ama öz konuşurdu, sazıyla konuşurdu. ‘Sürüler içinde sürmeli koyun’u söylerdi bana. Daha bir hafta öncesinde bir umut, belki geri dönersin deyince, ‘Bu devlet beni öldürür de işe almaz’ dedi. Bu daha çok acıtıyor, daha bir öfkelendiriyor beni. Şimdi ben onun bildiklerini çocuklarıma nasıl öğreteceğim?”
WDR – Emine Algan
post hakkında tartışma