Haluk Savaş son nefesine kadar çile çektirilen yüz binlerce mağdur ve mazlumun sesi-soluğu oldu… Samanyoluhaber yazarı Nurullah Kaya, Gaziantep’te Zaman gazetesi temsilcisi olarak görev yaptığı yıllarda tanıştığı Haluk Savaş’ın ardından kaleme aldığı makalede, “Yok mu şöyle haykıracak 3-5 insan!” diye beklenildiği dönemlerde “Ben varım.” diye ortaya çıkan yiğitlerden oldu.” tespitinde bulundu.
Prof. Dr. Haluk Savaş dağ gibi bir adamdı. Cüssesi gibi fikirleri de dağ gibiydi. İnce bir ruhu ve kocaman bir kalbi vardı. Ne yazık ki Türkiye bu dağ gibi adamın kıymetini bilmedi, bilemedi.
Haksızlığa tahammülü yoktu. Zulüm karşısında dilsiz şeytan olmaktansa bedel ödemeyi göze alacak kadar cesur yürekliydi. Onun bitmek bilmeyen enerjisi memlekete çok ama çok fazla geldi. Anadolu’nun yetiştirdiği nadir entelektüellerden biriydi.
“YOK MU ŞÖYLE HAYKIRACAK 3-5 İNSAN?”
Sararıp soldursalar da dağ gibi bedenini dal gibi inceltseler de son nefesine kadar pes etmeden hak davası uğruna mücadele verdi ve bu yolda canını feda etti.
İşinden, aşından, tırnaklarıya geldiği kariyerinden olsa da AKP rejiminin zulmünden korkup susmadı.
Gerçekleri haykırırken zindanlara atılıp, önce özgürlüğünden, sonra sağlığından olsa da bir adım geri durmadı.
Haluk Savaş son nefesine kadar çile çektirilen yüz binlerce mağdur ve mazlumun sesi-soluğu oldu…
Istırapla gözyaşı döken anaların, ney gibi inleyen babaların ve kimsesiz çocukların çığlığı oldu…
“Yok mu şöyle haykıracak 3-5 insan?” diye beklenildiği dönemlerde “Ben varım.” diye ortaya çıkan yiğitlerden oldu…
Gaziantep’teki muayenehanesi çalıştığım büronun hemen yanı başındaydı. Pencereden baktığımda görüyordum orayı. Sık sık çay sohbetleri yapar, kimi zaman memleket meselelerinden, kimi zaman tıptan ve sanattan bahsederdik.
SAHASINDA EN BAŞARILI İSİMLERDEN BİRİYDİ
Fevkalade bir entelektüel birikime sahipti. Birçok konu hakkında saatlerce konuşabiliyordu. Söyledikleri içi boş sözler de değildi. Çözüm odaklı ve hedefe ulaştırıcı nitelikteydi.
İnsan ruhunu birçok yönüyle dünyada en iyi tanıyan nadir kişilerden biriydi. Psikolojiyle sosyolojiyi birçok noktada cem ederek olayları analiz edebilme yeteneğine sahipti. Günümüzün bilgi hırsızı sahte profesörlerinden değildi. Öyle ki makalelerine tıp dünyasının en prestijli dergilerinden atıf yapılıyordu.
Haluk Savaş’ın kariyerinden kısa bir kesit…
1966 yılında Adana’da dünyay gelen Haluk Savaş, Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden (İngilizce Eğitim) mezun oldu. Psikiyatri/ruh sağlığı ve hastalıkları uzmanı olarak Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi’nde çalıştı.
2000’de Gaziantep Üniversitesi Tıp Fakültesi’nde öğretim üyesi oldu. Burada önce doçent, sonra profesör oldu. Üniversitede çeşitli kademelerde üst düzey yöneticilik görevlerini başarıyla yaptı.
HALUK SAVAŞ HEM HEKİM HEM BİR ENTELEKTÜELDİ
Uluslararası derneklerde aktif görev aldı. Türkiye’de uluslararası ve ulusal akademik makalesi ile en çok yayımlanan ilk psikiyatrist oldu.
Çok sayıda bilimsel kitap kaleme aldı. Ulusal ve uluslararası toplantılarda yüzlerce akademik sunum yaptı. 18 araştırma ve bilimsel makale ödülü kazandı. 2013 yılında Türkiye’de “Yılın Klinisyeni” seçildi.
2007 yılında iki hastasının hikâyesinden yola çıkılarak yapılan sinema filminin (Sıfır Dediğimde) senaryo danışmanlığını yaptı. Film, Houston Film Festivali’nde “En iyi İlk Film” ve “En İyi Yönetmen” ödüllerine layık görüldü.
Her zaman cehaletle savaştı.
Birçok konuda ciddi mücadeleler verdi. Yazım ve imla kurallarına son derece hassasiyet gösterir, Twitter’da yaptığı tarafsız anketleriyle ön plana çıkardı. Sosyal medyayı çok iyi kullanıyordu. Bir dönem kaliteli uykuyla ilgili verdiği kararlı bilgilendirme çok ciddi yankı bulmuştu.
CHP DE GAZİANTEP DE KIYMETİNİ BİLMEDİ
Türkiye ve yaşadığı şehir Gaziantep için muhteşem projeleri vardı. Her şeyi çok iyi planlamıştı. Adaylık sürecinde birçok kez kendisiyle biraraya gelmiştim. Bugün yaşadığım Avrupa şehirleri standartlarında bir şehir hayal ediyor ve bunu yapabilmek için projeler hazırlıyordu.
İnsanlara faydalı olabilmek için siyasete girmişti. Ancak hem aday olduğu CHP hem de Gaziantepliler kıymetini bilmedi… Şahinbey’in, Şehitkamil’in adeta kemikleri sızlıyordu. Çünkü; torunları Haluk hoca gibi birini bırakmış, hırsızları, haydutları desteklemişti.
Prof. Dr. Haluk Savaş hakkında anlatılacak çok şey var. Ancak Haluk Hoca, tüm hayatı bir yana, Türkiye’yi adeta bir tsunami gibi vuran AKP rejiminin zulmüne karşı koyduğu duruşuyla anılacak.
“KHK MAĞDURLARINA CESARET VERDİ” DİYE…
150 binden fazla Kanun Hükmünde Kararname (KHK) mağdurunun sesi soluğu oldu.
Yüzbinlerce insan gibi hukuksuzluklardan iliklerine kadar en fazla etkilenenlerden biri de Haluk Hoca idi. 15 Temmuz 2016 darbe teşebbüsünden sonra Olağanüstü Hal (OHAL) döneminde yayımlanan KHK ile 1 Eylül 2016’da Gaziantep Üniversitesi’ndeki akademisyen görevinden ihraç edildi.
Gözaltına alınarak tutuklandı. O dönem ben de tutuklandığım için Haluk Hoca ile bir daha görüşemedim. O, 2 ay yatmış, bense yaklaşık 2 yıl hapiste kalmıştım.
Hapishanede safra yolu kanserine yakalandığını duydum. Buna rağmen tekrar hapishaneye gönderilmişti. Tedavisi aksamıştı. Gecikmeli de olsa ameliyat olmuştu. Ancak ameliyat sonrası yatağa kelepçelenmek istenmişti.
KHK’lı Platformları Birliği’nin ve KHK TV’nin kurulmasında büyük rol almış, masum insanlara yapılan haksızlık ve zulümle mücadele etmişti. Beraat etmesine rağmen yurtdışı yasağı ile yurtdışına çıkışı ve tedavisi engellenmiş, o yine de yılmamış ve on binlerce KHK mağdurunun sesi olmuştu.
Kanser tedavisine yurt dışında devam etmek için uzun süre, hukuksuz bir şekilde el konan pasaportunu geri almak ve yurt dışı yasağını kaldırtmak için tek başına verdiği mücadelesi ile Türkiye’nin her kesiminden destek görmüştü.
“BÜTÜN UTANDIRMA ÇABALARINA RAĞMEN BAŞIM DİK YÜRÜDÜM HEP”
Cezaevinden çıkınca verdiği mülakatlarda maruz kaldığı zulmü özetle şöyle anlatmıştı: “12 yaşındaki oğlum polis sorgusuna sokuldu. 25 yıl önceki bir programa katılmam terör örgütü suçu olarak karşıma çıkarıldı. Bana tutuklama kararı veren hâkim de daha sonra aynı davadan tutuklandı.
Utanılacak hiçbir şey yapmamıştım. Başım dik yürüdüm hep tüm utandırma çabalarına rağmen. Kanser olduğum anlaşıldı. Sonra, cezaevine gönderilmem için doktorlara baskı yapıldığını öğrendim. Ameliyat için hastanede olmam gerekirken, hapishaneye gönderildim.
Bizi izole edilmiş maymunlar gibi yaşatmaya çalışırken, izole olmadığımızı göstermemiz gerekiyordu. ‘Bu KHK’ya karşı ne yapabiliriz?’ diye sordum. ‘Kanser raporlarınızla birlikte CİMER’e yazın’ denildi. Benim ortalama beklenen ömrüm 39 ay, bunun 30 ayı geçti ‘geri kalan’ 9 ayı devletin çeşitli birimleri ile ‘yazışarak’ geçireceğiz anlaşılan…”
Prof. Dr. Haluk Savaş son nefesini eşi Esen Savaş’ın elini tutarken verdi.
54 yaşında hayata gözlerini yuman Haluk Hoca’yı en kısa ve en güzel şekilde gözü yaşlı eşi Doç. Dr. Esen Savaş tanımlıyor: “Elim birine değsin, ısıtayım üşüdüyse. Boşa gitmesin son sıcaklığım zihniyeti ile yaşamış, herkese iyilik yapmaya çalışan, melek kalpli eşimi kaybettim.
post hakkında tartışma